Selam aleyküm kardeşlerim nasılsınız? Yazma ihtiyacı
hissettim ve açıkçası son zamanlarda herhangi bir konu üzerine yaptığım bir
araştırma yok. O yüzden bu yazım araştırma yazısı olmayacak. Araştırma
yazılarına belki daha sonra devam ederim. Aslında araştıracak bi dünya konu
birikti de işte şimdi vakti değil. Sadece belli konularda görüşlerimi yazmak istedim.
Gözlemlediklerimi yazmak istedim. Okumak isteyen okusun.
Biliyor musunuz benim demokrasiye inancım yok hem de
hiç inancım yok. Bi kere bi insanın cebine üç kuruş para girdi mi hemen
kapitalist kesiliyor. Hakmış özgürlükmüş hepsi unutulup gidiyor.
Demokrasi nedir? Başkalarının da yaşam tarzına
katlanmak demek, hoşunuza gitmese de görmezden gelmek demek değil mi? Evet.
Peki ya ben başkasına katlanmak istemiyorsam? Başkasına katlanmak benim dünya
görüşüme uymuyorsa? O zaman nolcak? Veya katlandım, sabrettim, bi yerde
patladıysam? Beğenmiyorsan bas git diyeceksin değil mi? O işin kolayına kaçmak
ve hiçbirşeyi çözmüyor. Burası diğerlerinin olduğu kadar benim de memleketim.
Ben diğerleri gibi vergilerimi ödüyorum, helalinden çok şükür kendi paramı kazanıyorum.
O zaman niye gidecekmişim? Bak arkadaşım, bi kere başımıza ne geldiyse
görmezden geldiğimiz için geldi tamam mı? Sustuğumuz için geldi. Bana
dokunmayan yılan bin yaşasın dediğimiz için geldi. O yılan herkese dokundu sıra
sana gelmeyecek mi sanıyorsun?
Bak arkadaş, gel bireysel anlamda değil de devlet
bazında, ülke bazında bakalım olaya. Tamam, para kazanman lazım, çalışman
lazım, bıdı bıdı her neyse, onları bi kenara bırak da ülke geneli bakalım,
genelden özele yani ülke bazından birey bazına ineceğim:
VARAN 1: Bi kere bi devlet başka
devlete muhtaç olmayacak. Borçlu olmayacak. Hele borç aldıysa da faiziyle hiç
almayacak. Neden biliyon mu? Bi kez borç aldın mı bi daha yakanı kurtaramıyon.
Onların dediğini yapmak zorunda kalıyon, otur dediğinde oturuyon, kalk
dediğinde kalkıyon. Huzurlarına çıktığında el pençe divan oluyon. Özgürlük
dediğiniz şey ekonomiyle başlar. Asgari ücrete 40 lira zam yapıp, buna mukabil
sebze meyvenin kilosunu 3-5 liraya çıkartırsan ben ne anlarım senin yaptığın
zamdan. Satın alma gücüne bakarım ben. Sen benim satın alma gücümü kısıtlarsan,
40 lira zam yapsan da aynı, 500 lira yapsan da. Hani nerde özgürlük o
zaman?
Bu arada bu söylediklerimi yapmaya çalışan devletin
yüksek makamlıları çok olmuştur, hepsi de ya darbe gördüler, ya da bir şekilde
öldürülmeye çalışıldı. Devletinizin özgür olmasını kesinlikle istemezler çünkü.
O yetenekte adamları da başınıza getirmezler. 3-5 tane işe yaramaz adamı
koyarlar parti kurmalarına yardım da ederler. Seç beğen birini. Halbuki al
birini vur ötekine. Hepsi de aynı pisliğin farklı lacivertleri. Aldığın emirler
yahudi makamlarından geliyorsa, kendi memleketinin insanını görmüyorsan da
onların ceplerini dolduruyorsan neye yarar? İster ismin sağcı olsun, ister
solcu olsun, isim önemli değil ki. Yani uzun lafın kısası demek istediğim şu:
Ekonomik özgürlüğe ihtiyacımız var ama bi Amerika'ya, bi İsrail'e, bi
Almanya'ya göğsü gergin başı dik durabilecek insan sayısı çok az bu ülkede.
Toplanıp miting yapmakla, slogan atmakla, en azından safımız belli olsun
kafasıyla biz bi halt edemeyiz, ki edemiyoruz da. Bu ülkede "aman ben
parası olanla makamı olanla iyi geçineyim de başıma iş açılmasın" diyen
insanlar olduğu sürece biz bi arpa boyu yol alamayacağız.
Bakın Türkiye için diyorlar ki Ortadoğu' nun önemli
bir aktörü. Allahını seversen bi git yaa, ne aktörüymüş aktöre bak. Birleşmiş
Milletler ve Nato'dan aldığı emirleri itinayla yerine getiren bir it gibi
davranıyor Türkiye. Abi kulun köpeğin olayım nolur bana ambargo uygulama,
lütfen ne dersen yapacağım yeter ki desteğini esirgeme bizden diyen zavallılar
gibi davranıyor Türkiye. Yalan mı? Meydanlara çıkıp işte bilmem kaç kilometre
yol yaptık, şunu yaptık bunu yaptık deyince millet hakkaten büyük işler
başardılar zannediyor ama sadece göz boyamak başka bişe değil. Yanlış
anlaşılmasın, tamam altyapı ve üstyapılar için belli harcamaların olmuş
olabilir, hizmet vermişsindir, eyvallah. Ama senin bu yaptığın şuna benzer:
Atıyorum adamın cebinde üç kuruş parası vardır, karnı açtır, giyecek kıyafeti
yoktur ama gider sigaraya, içkiye, kumara para verir. Yani asli ihtiyaçlarına
değil de özel isteklerine yatırım yapar. Sonra da acınacak hale gelir. Tamam sen
yine bu hizmetleri yapmaya devam et, bişe demedik, ama herşeyin öncelik sırası
var değil mi? Sen önce ülkeyi ekonomik özgürlüğüne kavuştur. Öyle ki, yahudi
şerefsizleri önümüzde dikilirken korkudan dizleri titresin. Gözümüzün içine
bakamasın. Yapabilir misin bunu? Nasıl yapacaksın ki? Milletin rahatını bozmaya
hiç niyeti yok ki. Çünkü böyle birşeyi hayata geçirmek istesen anında savaş
açarlar. Ortalık kan gölü olur. Şerefimi kaybetmiş şekilde lüks içinde
yaşayacağıma, şerefimle birlikte kafamın üzerine bomba düşse bence daha iyi.
Ama bunu isteyecek yürek kaç kişide var işte? Yüksek gelirli işim olsun, evim
olsun, arabam olsun, herkesle de iyi geçineyim, milletin derdi bu işte. Bu
zihniyetle senin başına daha çok musibet gelir, daha çok tartışma programlarında
konuşulur, daha çok mitingler yapılır, daha çok çözümsüzlük içinde kalınır.
Çünkü Allah samimi olmayanların duasını isteğini kabul etmez.
Şimdi anlıyor musunuz neden demokrasi karşıtıyım?
Rahatına keyfine düşkün insanların olması benim hayatıma da yön veriyor, benim
hayatımı da etkiliyor çünkü. Devletin ona göre yöneticileri başa geliyor,
kararlar ona yönelik alınıyor. İşte bu yüzden. Hee, rahatımı bozmak istemiyorum
diyebilirsin, yürekli olmak, cesaret etmekmiş bunlar boş işler ben paraya
bakarım diyebilirsin. O zaman yaşanan bunca haksızlıklardan da şikayet
etmeyeceksin. Elini taşın altına koymazsan bi halt olmaz. Ben rahatımı
bozmayayım da herşey ayağıma kadar gelsin, bu işler öle olmuyor işte.
Gel gör ki bu insanlarla da bir arada yaşamak zorundayım.
Ama benim buna da çözümüm var:
VARAN 2: Diyelim
ki Türkiye ekonomik özgürlüğünü bir şekilde kazanmış olsun. Daha sonra Türkiye'
yi eyaletlere böleceksin. Bölücülüğe hayır edebiyatına başlama şimdi, Amerika
da eyaletle yönetiliyor tüm dünyaya da kafa tutuyor. Eyaletlere bölmek
bölücülük değildir yani.
Bir eyalet şeriatla yönetilecek. Oraya şeriatı
isteyenler gidecekler. O eyalette dine saygı olacak, dine saygısızlık eden
eyalet dışına çıkartılacak. Dinin hükümleri birebir uygulanacak. Ve en önemlisi
kimse cemaat, tarikat, şu bu adına para toplayamayacak ki kimse din üzerinden
para kazanamasın, kimse başkasının inancını suistimal edemesin.
Bir eyalette ulusalcılar olacak, tüm kemalistler ve
din düşmanları oraya gidecekler. Onların düzenlerinden hiç bahsetmiyorum bile
ne halt yerlerse yesinler. Vergilerini ödesinler de sonra ne yaptıkları umrumda
değil.
Bir eyalette kürtlerin olacak, o eyalette serbestçe
kürtçe konuşulabilecek. Ama en önemlisi şu an doğuda yaptıkları gibi fatura
ödemekten kaçınmayacaklar. Aynı bizim gibi vergilerini ödeyecekler.
Bunların haricinde devlet işletme kurulması için
teşvik verecek. Şimdiki hükümet de destek veriyor Kosgep var işkur var bilmem
ne edebiyatını geç sen. Biz aptal değiliz. Bir yerden destek verip öteki yerden
herşeye zam gelirse, uyduruk kıytırık yaptırımlar getirip karşılığında ceza
yedirtirse, onun adı teşvik değil çok afedersin ayakta uyutmak oluyor, biz mal
değiliz kimin ne yaptığını da görüyoruz. Her neyse konuya dönersek: Şimdi
teşvik dediğim şey şu oluyor, devlet kendi fabrikalarını kuracak ve vatandaşını
burada istihdam edecek. Özelleştirmeler çok çok sınırlı olacak. Zaten kendi
kendine yetebilen bir devlet olacağımız için dış kaynaklara da ihtiyaç
kalmayacak. Milletin ağız kokusunu çekeceğime kendim üretirim kendim yerim. Bu
kadar basit.
VARAN 3: Kul hakkına kesinlikle
dikkat edilecek. Mahkeme sonuçlanmaları 1 seneyi geçmeyecek. Adalet geç
gelmeyecek. Baklava çalan çocuk ömür boyu hapse girerken bankaları
hortumlayanlar nitelikli dolandırıcı sıfatıyla üstüne üstlük bir de övgüye tabi
olmayacak, 3-5 içerde yatıp çıkamayacak. Hapis demişken, herkes ne suç
işlemişse aynısıyla cezalandırılacak. Hapislerde boş boş durulmayacak, hapis
yatanlara belli bir sanat öğretilecek veya herhangi bir işte uğrattığı zararı
karşılayana kadar çalıştırılacak. Çalışmak istemezse de zorla çalıştırılacak.
Gerekirse ağır yaptırımlara gidilecek. Öyle hapiste boş boş ömür çürütmeyle
vaktini boşa geçirmeyecek. Verdiği zararı karşılayacak.
Eyalet yöneticileri nereye ne kadar harcama
yaptıklarını her ay internette rapor halinde yayınlayacak, yani bir nevi halka
hesap verecek.
VARAN 4: Yüzde 40 veya yüzde 50
ile iktidara gelen milletin yüzde 100 üne hakim olamayacak. Oylamalar açık açık
yapılacak. Herkes kimin kime oy verdiğini görecek. İktidara gelen, yüzde kaçla
gelmişse yönetimde o kadar yüzdelik söz hakkına sahip olacak ve bütçenin
o kadarlık yüzdesiyle harcama yapabilecek.
VARAN 5: Devletin her kademesi
denetlenecek. Denetimde çok sıkı olunacak. Denetimciler de denetlenecek. Kimse
kafasına göre ceza yazamayacak.
Valla ben bile tebessüm ediyorum bu yazdıklarıma.
Bunların hayata geçmesi imkansız gibi bir şey. Ama Türkiye’ nin bu şekilde
yönetilmesini isterdim. İstemek de parayla değil ya :)
Hadi Allah’ a emanet olun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder