Selamınaleyküm sayın okurlarım,
Nasılsınız ne var ne yok? Daha önceki yazımda da belirttiğim üzere konum yozlaştırma olacak. Bu yazı dizisinde bir milleti nasıl yozlaştırıldığını gözler önüne sereceğiz. İsterseniz şu yozlaşma meselesi nedir ne değildir kısa bi giriş yapalım, ne dersiniz?
Bir kavramın gerçek değerinden uzaklaştırılması, amacından saptırılmasıdır yozlaşma. Normal şeyleri anormal görmeye başladıysanız veya tam tersi anormallikler artık normal geliyorsa, siz de bu lanet olası yozlaşmış kültürün bir parçası olmuşsunuzdur demektir. Peki yozlaşmaya neden karşı çıkmalıyız? Dengesiz doğrultuda ilerleyen değişimlere neden ayak diretmeliyiz önce bunun bi bilincinde olmak gerek. Öyle ya, attığımız her adımın sebebini bilerek atmalıyız, eğer öyle değilse bu da bi nevi yozlaşmadır.
Yozlaşmaya karşı çıkmamız şu yüzden gerekir: İnsan olarak bi fıtratımız var, malumunuz. Bir de duygularımız var. Yaşadığımız olaylar çerçevesinde ruhumuzun derinliklerinde birtakım duygularımız, hislerimiz oluşur ve bu oluşumun dengeli bi biçimde olması gereklidir. Aksi takdirde ruh bütünlüğü bozulacak, dengemiz sarsılacak ve bunun daha da ilerisi olarak psikolojik rahatsızlıklarla başa çıkmak zorunda kalacağız. Ve sonuç olarak hayattan hiçbir zevk almayan, yaşayan bi ölü olan, robot gibi davranan bireyler olacağız.
Aşağıda sormuş olduğum sorulara verdiğiniz yanıtlara göre yozlaşmış kültürden ne denli nasibinizi aldığınızı az çok ölçebilirsiniz:
1) Bir patronun altında çalışan işçisini gerekli gereksiz yere azarlaması, küçümsemesi size göre normal mi?
2) Televizyonda kamera karşısında klip çekerken, program sunarken vs. yüzleri yapay bi biçimde gülen insanların gerçek hayatta çok mutsuz olmaları, hatta alkolik, uyuşturucu bağımlılığı vs. de kendilerini aramaları sizce normal mi?
3) Normalde alması gerekenden çok daha düşük maaşlarla geçimini sağlarken, markalı kıyafetler giyip insanlara gösteriş yapmak, zenginmiş gibi görünmeye çalışmak, sanki öyle görünürse çok daha mutlu olurmuş havası vermek normal mi?
4) İnsanların haklarında konuşulmasından hoşlanmayacakları şeyleri konuşmak, hatta konuştuklarının üzerine biraz da iftira ve su-i zan katmak normal mi? Peki bunu televizyonda magazin programı diye çıkarmaları ve bu işten para kazanmaları normal mi?
5) Başkalarının doğal başarılarını çekememezlik normal mi?
6) Beyaz yalanlar diye anlamına masumiyet katılmaya çabalanan, yalanın her türlüsünü söylemek size normal mi?
7) Kişinin kazandığı paranın tümünü kendisine harcaması ve yoksulları gözetmemesi normal mi?
8) Sokakta "evli olmadığından emin olduğunuz" kimselerin uygunsuz hallerde olması sizce normal mi?
9) Televizyonda "dans" adı altında abuk subuk hareketler yapmaları, seyircilerin bunu çok büyük bişeymiş gibi alkışlaması, hatta "cezbelenip" çığlık atması normal mi?
Diye uzaaar gider bu sorular... Anahtar iki kelimemiz: normallik ve anormallik. Sizin bu iki kelimeye kattığınız anlamlar ne ölçüdeyse, yukarıda sorulan sorulara vereceğiniz cevaplar da o yönde değişecek. Tabi bu kişinin yaşam tarzıyla alakalı birşeydir. Benim sözlerim müslüman olduğunu söyleyenleredir. Müslümanlıktan gayrı bir inanca sahip olanlara karışamam, nitekim Bakara suresi 256. ayette şöyle buyuruluyor:
"Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir."
Fakat sayın okurlar, müslüman olanlar için şöyle bir hadis-i şerif mevcut:
"Bir kötülük gördüğünüzde onu elinizle düzeltin; eğer buna gücünüz yetmezse dilinizle düzeltin; eğer buna da gücünüz yetmezse kalbinizden buğzedin; buğzetmek imanın en zayıf fiilidir."
Şimdi şöyle bir şey de var sayın okurum, ben şahsen dinimi ne kadar düzgün yaşıyorum o tartışılır. Ama şu tarafından bak olaya: bu zamanda kaç kişi sence yüzde yüz islami yaşıyor? Kimse yüzde yüzde yüz yaşamıyor, tamam o zaman uyarıcı da olmasın, öyle mi? Lafı söyleyene bakarsan, o zaman herkesi susturman gerekir. Hakkı söyleyeni susturursan da meydan Hak'tan gayrıyı söyleyene kalır, sonra da aha da böle yozlaşırsın. O yüzden müslüman kardeşlerim, lütfen birbirinizin yüzüne karşı ayıplarını vurup da onu Hakkı söylemekten uzaklaştırmayın, lütfen. Çok rica ediyorum. Bırakın konuşsun, siz ondan alacağınızı alın, nasıl olsa öteki tarafta herkes kendi yaptıklarının karşılığını görmeyecek mi? Sebep olma durumları hariç kimse kimsenin ne günahını yüklenecek, ne de sevabını kazanacak. O yüzden kardeşlerim, bakın lütfen diyorum, susturmayın. Belki o konuştukça siz birşeyler kapıp hayatınızda uygulayacaksınız, ahiretinizi kurtaracaksınız. Belki de karşınızda konuşan kişi sırf konuşup sebep olduklarından ötürü ahireti kurtulacak. Bi de bu yönüyle baksanız olaya, mantıksız mı konuşuyorum. Söyleyin yani, mantıksızsam mantıksızsın de bana, hadi söyle.
Lütfen kardeşlerim, lütfen...
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
diğer yazıları da okumak ister misin?
24 Ocak 2013 Perşembe
YOZLAŞTIRMA REHBERİ-1: GİRİŞ
23 Ocak 2013 Çarşamba
SAYFA ZİYARETÇİLERİNE BİRKAÇ SÖZÜM VAR
Öncelikle selamınaleyküm,
Belirtmek istediğim şu ki; eğer bu blogta reklam yayınlarsam, yani bunu kendi inisiyatifimle yaparsam okumayın beni. Sayfanın tıklanma sayısını lütfen artırmayın. Çünkü yazdıklarımdan para kazanırsam, yaptığım işi para için yapmış olurum. Üç beş kuruş her neyse olsa da, eğer olur da günün birinde yazdıklarımdan para kazanmaya başlarsam beni okumayın, gidin sayfadan. Eğer yazacaksam içimden geldiği için, yazılması gerektiği için veya Allah rızası için konuşmalıyım. Etrafta yeterince yozlaşmış insan mevcut zaten. İnşallah olmam öyle ama, insanoğlu bu, malum, inişli çıkışlıyız, bakarsın ben de o yozlaşmış kültürün bir parçası olmuşum.Bu bir.
İkincisi ise, İnsanlar güvenilenler ve güvenilmeyenler diye ikiye ayrılır. Tabi teoride bu böyle. Pratiğe baktığında tek güvenilecek Allah'tır, çünkü o tek kusursuz varlıktır, o yüzden ondan hata bekleme şansımız yüzde sıfırdır. Peki, paragrafın başında neden güvenilecekler arasına insanları kattım madem? Şundan dolayı: Güvenilecek olanlar Allah'tan korkanlardır. Bi insan Allah'tan korkmuyorsa başka hiçbirşeyden korkmaz. Kanun var cart var curt var, bırak şimdi sen geç onları. Kanunun yaptırım gücü ne kadar olabilir ki olsa olsa... Kanun çıkartmak bi nevi kendini kandırmaktan başka bişe değil. Kanun çıkarttık bak adaleti sağladık adil sistem getirdik zannederler, var sen de biraz oyalan... İçinde Allah korkusu olmayandan her türlü haltı bekle. Şu da var: Allah korkusu olan da tabi hata yapabilir, nitekim şeytan en çok imanlı olanlarla uğraşır. Ama imanından dolayı o kişinin niyeti iyidir, dolayısıyla hata yapsa bile bilmeden yapmıştır ve bilmeden yapılan hatalar affedilebilir. Ama özellikle yapıyorsa, alışkanlık haline getirmişse, hee o zaman farklı.
Son olarak üçüncüsü; yozlaşma üzerine kafamda yazı taslağı var sayın okuyucular. İnşallah onu hayata geçireceğim. Allah karşınıza Allah korkusu olan insanlar çıkarsın.
GARİP Bİ RUH HALİDİR BU
Ne sıklıkta kendinizi yalnız hissedersiniz? Ailenizle, arkadaş çevrenizle, vs. sıkça vakit geçirseniz bile puzzle'ın bir tarafında bir eksiklik olduğunu hissettiniz mi?
Sorusu bile mantıksız aslında değil mi? Öyle ya, insan daha dünyaya gelmeden evvel yalnızdı. Kabre konduğumuzda da yalnız olacağız. O zaman ne diye kendini avutuyorsun yok çevrem geniş, yok sosyal olma çabaları, face'te beni beğen diyerek tanıdık veya tanımadıklara ima yollu yalvarmalar... Neyin peşindesin?
Sizi bilmiyorum ama, açıkçası insanlarla haşır neşir olmak bana huzur vermiyor. Tabi bu durum tanıdığınız insana göre değişir. Mesela kimisi var, son teknoloji tedavi yöntemleri bile ruhunu iyileştiremez, öyle iyiler... Veya sen onun o kadar iyi olduğuna hükmetmişsindir de aslında sadece bir oyuncudur o. Sizin hayatınızda kaç oyuncu var böyle? Peki siz bu hayatta oyuncu musunuz? Herhangi bir menfaate dayalı olarak yalanlar döşeyip rol keser misiniz? Mesela televizyonda kafalarının üzerine füze çarpan, uzuvları dört bi yana dağılmış insanları görüp de gözleriniz yaşarır mı? Peki sonra bu savaşlara sebep olanlara yatırım yapan şirketlerin ürünlerini satın alıp, bir nevi o savaşların destekçisi mi olursunuz? Coca Cola, Mc Donalds, Starbucks, Tommy Hilfiger, ve daha nicesi hayatınızın vazgeçilmezi midir? Sorsan herkes mert insandır, özü sözü birdir. Kimse yoğurdum ekşi demez ya hani o hesap. Soruyorum şimdi sana ben böyle insanlar neden vakit geçireyim? Sonra yabani diyorlar. Yozlaşmaktan kaçmak yabanilikse sapına kadar yabaniyim, var mı? Bu söylediğim zaten tek bi örneğiydi, daha neler var neler... Siz de iyi biliyorsunuzdur zaten.
Peki siz kaç hayal kırıklığı yaşadınız? Kaç yaşındaydınız toz pembe renkli gözlüklerinizi artık çıkarma vaktinin geldiğini anladığınızda? Bazen direniyor insan, çıkarmak istemiyor o gözlükleri. Neden biliyor musunuz? Belki sırf güvenmeye değecek insan vardır, sırf onun hatrına, hani olur ya belki karşınıza çıkar umuduyla uzun yıllar boyunca önünüze gelen her insana hüsnü zan edebilirsiniz. Ve sonra olacak olan olur ve hayal kırıklığına uğrayan gene siz olursunuz. Gece yatağınıza uzandığınızda göz yaşlarınızın ıslattığı yastığınız olur, o kişinin omzu değil. Siz kaç kalp kırıklığı yaşadınız? Değer vermedikleriniz zaten zarar veremez size orasını biliyoruz da hani değer verdikleriniz var ya. Onlar kaç kere canınızı yaktı?
Hümanistler taşa tutacak beni. Varsın tutsun. Yazdıklarımın hangisinin aksini iddia edebilirler? Hepsi gerçek işte, sizin de başınıza gelmiyor mu sanki?
İnsanların ikiyüzlülükleri hayattan bezdiriyor. Hele iş hayatında bunu fazlasıyla görmek mümkün. Ne olur üç kuruş menfaatine karşındakini satmasan? Ne olur yani? Bi yerin mi eksilir? Ne yani... Yeni insanlar tanımak istemiyorum, tanıdıkça zarar görecekmiş gibi oluyorum. Ruhumun bir parçası daha eksilecekmiş gibi hissediyorum. Hatta bazen avlanıyor gibi hissediyorum. Yanlış anlaşılmasın, hakaret, küfür vs. içermeyen her türlü eleştiriye açığım sayın okurlar. İnsanları dinlemeyi de severim, bana kendinizden bahsedin. Fikirlerinizi bilmek istiyorum. İnsan dinledikçe yeni ufuklara yelken açabiliyor, böylece tarafsız bir biçimde olaylara bakış açın artıyor.
Burada noktalayayım artık sayın okurlar. İlk siftahı da yaptık hayırlısıyla :) dediğim gibi hakaret ve küfür harici eleştirilere açığım. Biz de insanız, olacak hata. Hele ben var ya baştan ayağa kusur yumağıyım ya her neyse konu konuyu açıyor, onu da başka bi yazıda anlatırız, taam susuyorum, hade güle güle. Başka bi yazıda görüşmek dileğiyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)